Röportaj: Hagia Project
Röportaj: Sude Orhan
İstanbul’dayız. Hagia Project’in kurucusu Sedat Boynueğri sorularımızı yanıtlıyor. Konumuz belli: NFT.
Sedat, NFT ne değildir?
"NFT, ‘bire aldım 10’a sattım’ değil. Sürekli flip yapıp, “Bunu ne kadar paraya döndüreceğim?” sorusunun cevabı da değil. Kapalı Çarşı pazarlığı hiç değil. NFT, aslında çok farklı kullanımları olabilecek yenilikçi bir teknoloji.”
Hagia’nın tohumları nasıl atıldı, proje nasıl gelişti ve hedefler neler?
Hagia’nın tohumları girişimci ve sanatçı arasındaki farkı sorguladığım bir dönemde atıldı. Amerika’da okurken hem sanat tarihi hocalarım hem de School of Business’daki hocalarım arasındaki benzerlikleri fark ediyordum. Ardından Londra’da eğitim alıp çalışmaya başladıktan sonra Türkiye’ye döndüm. Hikaye anlatımı ve soyut düşünme üzerine çok düşünmeye başladım.
Bir gün odamdaki halı gözüme çaptı, semboller ve karakterler çok ilgimi çekti. Aklıma bunu dijital dünyaya aktarmak geldi. Hemen sonra bir kilim atölyesinde çalışmaya başladım. Dört-beş ay kadar… Ve orada öğrendiğim motifleri 3D’ye aktarmak üzere bir ekip kurdum. İki kişi olarak başladık, şu an sekiz kişilik bir kadroyuz. Hem Türkiye’de hem İtalya’da çalışıyoruz.
Yani Hagia Project, NFT hype’ından önce bir dijital sanat projesi olarak başladı. Odağında kültürel mirasın yaratıcı bir şekilde dijitallestirilmesi var. Bu noktada NFT’lerle dijital sanat arasındaki bağlantıyı nasıl görüyorsun?
Temel amacımız NFT yapıp satmak değil, hikaye anlatmak. Hagia, kendi yaşadığımız şeylerin ne kadar değerli olduğunu dünyaya göstermek üzerine çıkan bir proje. Dolayısıyla dijital sanat ve NFT arasındaki bağı organik buluyorum. Sanatçı dijital ortamda yarattığı değerin ona ait olduğunu dijital ortamda da kanıtlayabileceği bir teknolojiye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ve bunun da insanlar arasında transfer edilebilen bir ‘şey’e dönüşmesi gerektiğini düşünüyorum. NFT’ler bize bunları sağladı. Eskiden dijital sanatçının yarattığı değerin pek farkına varılamıyordu. NFT insanlara bu değeri gösterdi.
Hagia koleksiyonuna dahil olmak için belirleyici faktörler neler?
En belirleyici faktörler, eserin kucaklayıcı ve kapsayıcı bir değeri olması. Kaybolma ihtimali üzerine de düşünüyoruz; küresel ortak miras üzerinden gitmeye çalışıyoruz. Bütün dünyaya tek olarak bakıp, farklılıklara değil benzerliklere odaklanan eserleri seçiyoruz ya da üretiyoruz.
Venedik’ten bahsetsene biraz, orada neler oldu?
Bizim işlerimiz Venedik Bienali’nde yer almadı. Ancak oradaydık. Şöyle ki… Wonders adında bir uygulama geliştirdik. Wonders’ın içine de Venedik’teki bienalin bulunduğu alanı taratıp içine kendi NFT’lerimizi yerleştirdik. Güzel tepkiler aldık. Banksy’i kendimize örnek alıyoruz. Venedik’te yaptığımız şey de Banksy’nin gizemine ve sürprizlerine çok uyuyor aslında.
Dijital ekosistemdeki ‘dijital sanatçı’ ve ‘creator’ tanımlarını kendine göre açtığın zamanlar oluyor mu?
Bence creator tanımı biraz daha farklı; onlar market hareketlerine ve analizlerine göre bir üretim yapıyorlar. Dijital sanatçılarsa kendi derdini sanata dönüştürüyor. Hagia bazen bir creator bazen dijital sanatçı olabiliyor.
Şu an gözünü diktiğin eserler var mı?
Bir koleksiyonumda mutlaka Selay Karasu’nun bir işi olacak. Bir gün… Keza, Balkan Karışman’ın da bir eserine gözüm diktim. Tyler’ın fotoğraflarını çok beğeniyorum, bazen raffle’lara giriyorum, belki bir gün çıkar. Refik Anadol’un Machine Hallucinations koleksiyonunu ilk gördüğüm ana gittim şimdi… Koleksiyonumda olmasını isterdim.
Son zamanlarda seni en çok heyecanlandıran NFT projesi hangisi?
Sanat tarafından düşündüğümde community-driven yapılan projeler beni çok heyecanlandırıyor. Diğer taraftan, sanattan ayrı olarak, bir varlığı dijital ortamda saklayabilmek üzere tasarlanan projeleri seviyorum. Hayatımızdaki bir anı ölümsüzleştirmek üzere onu blokzincire hapsetme fikri ilgimi çekiyor. Ki böyle bir proje üzerinde şu an çalışılıyor. Blokzinciri asla kaybolmayacak bir depolama alanı olarak kullanıyorlar.
Ayrıca eserleri farklı aygıtlarla ve metotlarda sergileme (ekran, AR, VR gibi) imkanı veren projeleri de seviyorum.