Odak: NFT | Neden Herkes NFT Hakkında Konuşuyor?

Yazar: Utku Güven

 

NFT nedir, NFT ne değildir, her NFT sanat mıdır? Sorular da, cevaplar da derya deniz. NFT hakkında bilmeniz gerekenlere dair yumuşak bir giriş yapıyoruz. 

Başlığa, birbirine zıt iki yanıt verebiliriz. İlki; dijital değerlerin üretimi ve sahipliği konusunda bir devrim yaşandığı için. İkincisi; birtakım insanlar gereksiz pahalı jpeg’leri daha fazla gereksiz fiyatlara satmak için alıp satmaya çalıştığı için. 

NFT dünyasını uzaktan seyrediyorsan her iki yanıta da yakın olabilirsin. Hangi yanıta yakın olursan ol, iki yanıttan şüphelerin olabilir. Bu çok normal. Çünkü ya bu işlere bulaşmış yetenekli olduğunu düşündüğün bir sanatçı arkadaşın var ya da Web3’e o kadar uzaksın ki sadece ünlü bir oyuncunun yaptığı karakalem eseri NFT olarak bilmem kaç Dolar’a sattığını görüp bu dünyaya daha da uzak durmak istiyorsun. 

İki uç arasında sağlıklı bir yerde durmak da ve akli selim bir analiz yapmak da mümkün. Bu analizi tam olarak yapmak için sanırım ilk önce NFT nedir, ne değildir bir bakmak lazım. 

NFT gerçekten nedir? 

NFT, non-fungible token’in kısaltması. Yani NFT olarak alınıp satılan ‘şeyler’ aslında birer ‘token’. NFT’lerin Ethereum, Bitcoin ya da Ethereum üzerindeki diğer ‘token’lardan farkını anlamak için ‘fungibility’ kavramını açalım.

Bir şeyin ‘fungible’ olması ‘birbiriyle değiştirebilir’, ‘yerine ikame edilebilir’ olması anlamına geliyor. 

Bunu söyle düşünebilirsin. Elinde, 100 TL var ve onu herhangi bir 100 TL ile değiştirebiliyorsun. Bu, 100 TL’nden hiçbir şey götürmüyor, cebinde hala 100 TL var. Cebinizdeki bu nakit para ‘fungible’ bir varlık.

Abidin Dino

Ama diyelim ki elinde bir Abidin Dino eskizi var. Ve başka bir eşi yok… Bir galeriye gittin, elindeki Abidin Dino eskizini başka bir Abidin Dino eskiziyle değiştiriyorsun… Artık elinde başka bir ‘şey’ var.

Ya da bu eskizi sattın, artık elinde o eskiz değil, bir miktar para var. Yani bir Abidin Dino eskizi ya da Louvre Müzesi’ndeki Mona Lisa ‘non-fungible’ varlıklar.

Peki bir NFT aldığında tam olarak ne alıyorsun? 

Blokzincir teknolojisiyle dünyanın her tarafına dağılmış bilgisayarlara, değiştirilemez bir şekilde kaydedilmiş o 'imaji' temsil eden bilgiye sahip oluyorsun

O ‘imaj’ın kim tarafından oluşturulduğuna, kim tarafından daha önce alınıp satıldığına dair bilgiyi de şeffaf bir şekilde görebiliyorsun.

Klasik sanat eserlerinde buna ‘provenance’ deniyor. Yani, bir sanat eserinin sahiplik tarihine ilişkin bilgilerin tümü. Bu bilgiler, koleksiyon envanterleri, tabloların üzerindeki envanter numaraları ve müzayede satış katalogları dahil olmak üzere bir dizi kaynaktan gelebiliyor. Ancak bu bilgilerdeki hatalara ya da kastı dolandırıcılıklara, belgesellere konu olabilecek skandallara yol açabiliyor.

NFT’ler, blokzincirin gücüyle, koleksiyonculara özgünlük ve ‘provenance’ açısından kafa rahatlığı sağlıyor.

NFT’lenen şey sonuçta sadece internetteki bir görüntü... Ekran görüntüsünü alıp bilgisayarıma kaydedemez miyim? 

Evet yapabilirsin. Aynı şekilde yukarıdaki Abidin Dino resmini de bilgisayarına kaydedip, hatta baskısını alıp duvarına asabilirsin. Ama bu eserin orijinalinin sende olduğu anlamına gelmiyor. Baskısını aldığın ya da bilgisayarındaki Abidin Dino eskizini yeni bir koleksiyonere satman da pek mümkün olmazdı. 

Sadece NFT olarak blokzincire kaydedilmiş bir ‘jpeg’i değil, onun orjinalliğine ilişkin veriyi ve sahiplik tarihini de alıyorsun. 

Daha da ötesi, - bu konu tartışmaya açık ve şahsi görüşüm - NFT olarak oluşturmuş bir sanat eserini ya da koleksiyon parçasını aldığında ona doğal olarak bağlı kültürel referansa ve önemine de sahip oluyorsun.

Her NFT sanat mıdır? 

Tabii ki her NFT olarak blokzincire kaydedilen görüntü sanat değil. Her tuvale boyanan resmin sanat eseri olmadığı gibi.

Bu noktada, NFT etrafında oluşan alt kültüre, sanatçıların dijital araçların sınırlarını zorlayarak yarattıkları eserlere ya da cyberpunk kültüründen beslenen ‘early crypto-art’a biraz aşina olmak gerekiyor. 

Henüz bir kaç kripto nerd’ü dışında kimse NFT konuşmazken Jason Bailey’in 2018 Ocak’ında yazdığı yazıda (ki bu tarih blokzincir ekosisteminin içinde bile yoğunlukla konuştuğu bir konu değildi) Crypto-Art’ı şekillendiren estetik öğeleri sıralıyor: Dijital olarak yerel, coğrafi olarak agnostik, izinsiz ve demokratik, anonim, ‘meme’lere odaklanan, sanatçı dostu, kendi alt kültürüne referans vermeyi seven, kripto hamileri olan ve geleneksel sanat estetiğinin dışında. 

Crypokitties, Cryptopunks, Rarepepe gibi 2017 dönemi erken dönem NFT koleksiyonlarına baktığımızda bu öğeleri görmek mümkün. 2019-2021 arasındaki büyük NFT dalgasında da bu öğelere dokunan sanatçıların ‘superstar’ olması da tesadüf değil.

Şu anda dünyanın en önemli dijital sanatçılarından biri olan ve medium olarak blokzinciri kullanan Pak’a bakalım. Anonim ve coğrafi olarak agnostik olması, üretimindeki estetik crypto-art prensiplerinin hepsine uyuyor. 

Bu tarihi daha da eskiye götürmek mümkün. Henüz NFT isimlendirmesi ortaya çıkmadan, blokzincir üzerine dijital işi kaydetme fikri, 2014 yılında daha önce çok farklı medium’larda çalışan ve işleri MoMa, Metropolitan Museum gibi yerlerde sergilenen multimedya sanatçısı  Kevin McCoy tarafından Namecoin diye bir blokzincire kaydediliyor. 

Kevin McCoy b. 1967 Quantum 2014-21

Bu tarih neden önemli? NFT’nin bir sanat formu ve aracı olarak kullanılması çok tesadüf değil. Yeni bir medium olarak binlerce sanatçıyı çekmesi de. 

Peki bu maymun resimlerinin yüzbinlerce dolara satılması nasıl açıklanıyor?

NFT’ler sadece bir sanat formu olarak değil bir koleksiyonun parçası olarak da kullanılabiliyor. Ethereum üzerindeki ilk NFT denemelerinden biri de 10.000 parçalık bir koleksiyon olan Cryptopunks. Cryptopunk’ların kültürel ve tarihi önemi onları başka bir yerde konumlarken, Bored Aped Yatch Club ile başlayan koleksiyon furyası, alandan çok koleksiyon parçası olan bir hale dönüşmüş durumda. 

Bu koleksiyon parçalarıyla ilgili önümüzdeki haftalarda başka bir yazının konusu olarak gireceğiz.

Bir jpeg’den oluşan dijital ‘collectable’ları toplamak deli saçması geliyorsa, Tyrosemiophilia diye bir kavram olduğunu ve bazı insanların peynir etiketleri toplama hobisi olduğunu söylemek isterim. Yeni cesur ve dijital dünya da insanların dijital koleksiyon parçaları toplaması çok da garip değil… 

Previous
Previous

Merkezsiz Seçkisi: Kitaplar

Next
Next

Röportaj: Hagia Project