Ben Hiç Paris’e Gittim Mi?*

Yazar: Görkem Bereket

 

Geçtiğimiz hafta Paris Blockchain Week Summit’teydik; dikkatimizi çekenleri altı maddede sıralıyoruz.

12 Nisan’da yapılan NFT Day ve 13-14 Nisan’da yapılan konferanslar silsilesiyle Paris Blockchain Week Summit’i bitirdim ve Berlin’e, evime geri döndüm. Yazıyı yazarken geriye dönüp “Ben ne hatırlıyorum?” diye düşündüğümde, aklıma gelen, devasa bir yorgunluk. 

Etkinlik süresince yapılan networking insanı biraz hırpalıyor. Dolayısıyla Paris’ten beklentim de farklı değildi. Ne var ki yoğunluk bu sefer bir tık daha fazla geldi. Bunu sadece ben değil, konferansa gelen diğer katılımcılardan da duydum. Hatta konferanslarda yaşayan yazılımcı ilişkileri uzmanı birkaç arkadaşımla bu konuyu derinlemesine tartıştık. Öncelikle çok fazla katılımcı vardı; o kadar büyük bir alan olmamasına rağmen bana fazla bilet satılmış gibi geldi. Bina eski olduğundan elektrik tesisati iyi gömülmemişti ve bu manyetik bir yorgunluğa sebep oldu. Son olarak nefes alınacak ve yayılacak alanlar fazla değildi. 

Ne var ki bunlar artık ne sizin umurunuzda ne de benim. Esas meselemiz neler konuşulduğu ve nasıl trendlerin bizi beklediği. Bunları aşağıda, altı madde halinde özetliyorum. 

1) NFT gününde ağırlıklı olarak ‘etki meselesi’ tartışıldı. NFT’lerin sanatçıları ve toplumu nasıl pozitif yönde değiştirdiğinden bahsedildi. Önümüzdeki dönemlerde iklim krizi ve cinsiyet eşitliği çevresinde oluşacak irili ufaklı NFT komünitelerine alışacağız gibi görünüyor.

2) NFT hizmetleri sunan çok sayıda ajans göze çarpıyordu. Ancak şahsen bu kadar talep olduğunu söyleyemeyeceğim… Geçmişte reklamla ya da grafikle uğraşan grupların hype trenine atladığı kanısındayım. Bu da kısa vadede ‘cash grab’ yapmak isteyen gereksiz proje bolluğuna yol açabilir, dikkatli olmakta fayda var.

3) Gereksiz proje demişken, NFT gününde her yer ‘play2earn’ modelli oyunlarla doluydu. Axie, Sandbox gibi başarılı projelerin ardından büyük bir p2e enflasyonu yaşanıyor. Bu projeler yine de büyük yatırımlar alıyor ve bence yüzde 95’i bir sene sonra burada olmayacak. 

4) Kurumsal markalar da NFT’leri artık iyice benimsemiş durumda. Adidas ve Nike piyasaya zaten girmişti, ilerleyen dönemlerde daha fazla marka yer alacak. Örneğin L’oreal, Samsung, Atari, Bugatti, Yves Saunt Laurent, Gucci gibi markaların temsilcileriyle tanışma fırsatı yakaladım. 

5) Kurumsal finans blokzincir üzerinde daha da yaygınlaşacak gibi görünüyor. Önümüzdeki  yıl geleneksel birçok finansal kuruluşun merkeziyetsiz finans ürünleri sunmaya başladığını görmemiz muhtemel. Örnek olarak Citibank, KPMG ve PWC bu ve bunun benzeri etkinliklere sponsor olmakla kalmayıp aynı zamanda yatırım da yapıyorlar.

6) Ethereum alternatiflerinden öne çıkan Algorand blokzincirinin, NFT ve sanat üzerine daha çok proje geliştirecek bir alana kaydığını rahatlıkla söyleyebilirim. Zira sponsorluk yaptıkları etkinlikler de bu yöndeydi. 

*Başlık, geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Aydın Engin’in 26 Aralık 2020 tarihli yazısından esinlenerek yazılmıştır.

Previous
Previous

Merak Et, Araştır, Hikayeleştir ve Paylaş

Next
Next

İş Birliğiyle İlerlemek, Birlikte Yeni İşler Üretmek